2 Kasım 2013 Cumartesi

Değişim !

     Yine bir öfke yazısına hazır olun millet çünkü çevremde milletin ağzından duyduğum ve katlanmaya dayanamadığım çok yanlış bir ön yargıya kin kusmaya geldim. Nedir o ön yargı ? Çok basit "değişim".

    İnsanlar geçmişinde bir hata yapar kimileri ders alır değişir kimileri istikrarla devam eder ikincisi beni ilgilendirmiyor şimdilik..Değişeni ele alırsak toplumda hepimiz hata yaparız ders alır devam ederiz tabi bu kural normal insan statüsünde geçerli olan bir kavram anormal hatta nefret ettiğim öyle tipler var ki geçmişinde yaptığın yanlış bir davranışı sana unutturmamak için ant içmiş her bir olayda yüzüne vurmak için yer arayan insan topluluğu var ki sormayın düşmanımın başına vermesin böylelerini. Tamam herkes geçmişe bakar ama baktıktan sonra şimdi ki haline bakar karşısındakinin  ve değişmiş mi diye ama yine günümüzde sabit kalırız bunlar da öyle bir şey yok o; yaşamış,görmüş gibi anlatır. Aslında bu sorunun altında kendi suçlarını örtme var bir çoğunda. Trajik olan şu ki insan geçmişinde yaptığı hatayla sürekli yargılandığı için aslında iyi birisiyken bu ön yargıdan dolayı  ben kötü biriyim o zaman hiç umut yok deyip hatalarının peşinden gidebilir ve bir kişi daha kaybetmiş oluruz neden çünkü at kafalının teki ona öyle dedi diye...



 

    İkinci bir ön yargı var bir de değişimle ilgili bu da "dün başka,bugün başka" kavramı. Gerçi yine aynı yola çıkıyor,insanlar doğal olarak değişir her geçen saat bile düşüncelerimiz değişiyor sabit fikirli kalana da zaten at kafası derim arkadaş ... Kıcası hayatım da bu insanları ne kadar silsem de ürüyorlar ironik ama gerçek. Tabi yalnızca dostlarım ve Marcel yanımda olduğu sürece gerisiyle mücadele edebilirim. Sizinde yanınızda marcel gibi dostlarınız varsa endişelenmeyin mücadeleyi tek değil beraber yürütüyor olursunuz :)


                                                                                                                                        Mia..

23 Ekim 2013 Çarşamba

Hangi Kitabın Kapağını Açsak ?

   Uzun zamandır yazamıyorum maalesef çok meşguldüm.Okulu bıraktım ve kursa başladım ve tekrardan sınava hazırlanıyorum neyse efenim özrümü böylece yapayım ve konumuza gelelim arkadaşım Marcel ile blog için bir sürü plan yaptık ama bir türlü gerçekleştiremiyoruz ve bende nereye kadar böyle devam edecek deyip uykumdan feragat edip hemen giriştim planlarımızı uygulamaya, ilk planımız en sevdiğimiz kitaplar,filmler,diziler ve animeleri yazmaktı ben hepsini bir yazı da değilde ayrı ayrı yazmayı düşünüyorum.Bu aralar çok kitaba daldığım için en sevdiğim kitapları ele almayı düşündüm.

   Bu aralar Ateş serisini okuyorum ve tek kelimeyle harika bir kitap en sevdiklerim arasına girmeyi başaran bir kitap.



Konusu: MacKayla adında ki kahramanımızın ablasının cinayete kurban gitmesi ve polislerin bu cinayeti aydınlatamaması üzerine İrlanda' ya Dublin'e gitmesiyle başlıyor.Ablasını öldürenleri bulmaya çalışırken kendisinin bir sidhe kahini olduğunu öğreniyor.Bir de ablasın ölmeden önce Sinsar Dubh isimli kitabı bulmasını gerektiğini söyleyen bir not bırakıyor.Yalnız kitabı arayan bir tek Mac değildir.Bir çok kötü adamlar da Mac 'le beraber aramaktadır.

Mac kitabı ararken Jericho Barrons adında biriyle tanışır Mac'e yardım eder fakat gerçek anlamda mı yoksa çıkarları doğrultusunda mı yardım ediyor ? bunu öğrenmek için size bırakıyorum.
Yalnız size küçük bir uyarıda bulunmak zorundayım kitaba başlayan bir daha içinden çıkamıyor benden söylemesi :)

serinin geri kalanı da böyle devam ediyor...



kitabın 4 serisi yayınlandı 3 kitabı Epsilon yayınlarından çıktı ilk başlarda pek ilgi görmeyen kitap git gide yayılarak ünlendi ve sonra Artemis tarafından yayınlanmaya başladı.Kitabın konu yelpazesi baya bir geniş fantastik,aksiyon, gerilim,tutku ve daha bir sürü konuyu ele alan bir kitap kısaca daha ne bekliyorsun koş kitapçıya neler kaçırdığını öğrenmen gerek !

İkinci en sevdiğim kitap "Kız kardeşler arasında" oldu.Aile,dostluk ve sevgi gibi bağları çok güzel anlatan bir yazar tarafından kaleme alınmıştır.Kristin Hannah tarafından yazılan kitap; iki kız kardeş arasında geçen hüzün,mutluluk,pişmanlık ve sevinçleri anlatan harika bir romandır.Zamanla sadece önemli günlerde konuşan yüz yüze gelmeye kaçınan kardeşler   Meghann, kardeşi Claire'ın bir anda aşık olup evlenme kararı alması üzerine kardeşinin hata yapmasını engellemek için evlilikten vazgeçirmeye çalışmaktadır. İşte tüm olaylarda bundan sonra başlıyor... 


bunlar son zamanlarda okuduğum en favorim kitaplar listesine girenlerdir..

Not: Ben ve Marcel'ı temsilen iki resim çiziyorum karikatür tarzında çok yakında onları da yükleyeceğim :)


                                                                                                    MİA..

4 Eylül 2013 Çarşamba

Dedemin Anısına Davet

  Geçen ansiklopedileri koliye koyuyordum ve dedem geldi aklıma çocukluğumun en güzel anıları dedemle geçirdiğim zamanlardır. Siyah kalın çerçeveli gözlüğünü takar oturur ansiklopedileri yere serer beraber araştırma yapardık.Çok zeki biriydi ve yaşına rağmen yitirmediği merakı vardı. Dedem tonton değildi fakat zayıf delikanlılara taş çıkarır gibiydi. Bembeyaz pamuk gibi sakalları vardı bide boncuk gibi masmavi gözleri. 
     
   Neyse efenim ben size benim anımdan başlayayım. Yine dedemle ansiklopedileri yere sermişiz sayfaları karıştırıyorum bu seferki konumuz aşıklar, ozanlar.. tabi arkadan da annemin sesi geliyor "-yine dağıttın ortalığı çabuk onları yerine teker teker diziyorsun.. " diye. Tabi ben sanırım ya 9 ya da 10 yaşındayım neyse işte ben o arada sayfaları karıştırırken AŞIK VEYSEL i gördüm ilgimi çekti hemen okumaya başladım hayatını çocukken gözlerini kaybetmesine çok üzülmüştüm ama onca engele rağmen göğüs germesini de taktir etmedim değil hani sonra hemen heyecanla dedeme anlattım hayatını.. Dedem tabi Aşık Veysel i tanıyordu. Dedem sonra tebessüm etti. Aşık Veysel'i anlatmaya başladı. Köy köy gezer kahvehanelerde türkü söyler elinden küçük bir kız tutar beraber gezerlermiş.Dedemle çocukken yaşadığı bir anıyı anlattı bana bir daha da unutmam onu..  O zamanlar dedem 9 10 yaşlarında imiş radyo dinliyor o gün radyoda da Aşık Veysel türkü söyleyecekmiş. Atatürk Aşık Veysel 'e Türkiye seni dinliyor bir türkü söyle demiş.Veysel de başlamış türkü söylemeye fakat bağıra bağıra söylüyormuş türküyü, bitirdikten sonra Atatürk Veysel' e sormuş neden  bağırarak söyledin diye o da cevap vermiş  Türkiye dinliyor dediği için halka sesimi nasıl o kadar duyuracağım diye bağırarak söylemiş. 




   Dedemin bana anlattığı hikaye çoktur çok da severek dinlerdim..(Toplumsal mesaj içerir..) İşin esprisi bir yana yaşlılarla sık sık vakit geçirin benim çocukluğum dedem ve anneannemle geçmiştir ve hayatımın en güzel anıları da o zamandır. Sevdiklerinize vakit ayırın,ölüm sevdiklerinizi sizden ayırmadan önce...

                                                                                                                                       MİA..

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Kimchi Yummy *__*


   Blog 'da her şey var dedik yemek olmaz mı özellikle yemeğe düşkün biriysek :) Ben kore yemeklerine baya düşkün biriyimdir en çok da yemekleri acılı olduğu için neyse efenim geçenlerde canım nasıl ama nasıl kimchi çekti anlatamam.. bende kimchi tarifine bakayım dedim çok zahmetli geldi üşendim tam vazgeçiyordum ki  bu blogda gördüm ve özellikle sizde benim gibi salataya düşkünseniz bunu seveceğinizin garantisini verebilirim..malzemelerde uygun ve hemde zahmetsiz  artık tarifin detayları orada var sadece kırmızı biber sevmediğim için onun yerine yaşil biber koydum tek farklı yaptığım bu onun dışında her şey aynı oldu bu arada tarif için bez cadıları'na teşekkür ediyorum cidden beni büyük zahmetten kurtardılar :) neyse kesin denemenizi tavsiye ediyorum sizde benim gibi değişik tatlara açıksanız bi tadın derim :)

o zaman şimdiden afiyet olsun :)


buda benim yaptığım kimchi ^_^ 

                                                                                                                         mia..


19 Temmuz 2013 Cuma

KARAR VERME



Karar vermeyi zor yapan nedir? Hep düşünmüşümdür. Sonuçta ne karar verirsek verelim sonuçları hala kestiremiyoruz, bilemeyiz kötü mü iyi mi olacak. Sanırız ki bütün olasılıkları hesapladım seçtiğimiz yönün sonucu tahminimiz gibi olacak ama hayııır hep hesaplanmamış bir şey çıkar. Mantık adamları için daha da zordur bu iş. Duygu adamlarına göre biraz daha kibirli midir mantık adamları? Duygu adamı yaptım bunu ve mantıklı olması gerekmez der çıkar işin içinden sonra sonucuna göre üzülür sevinir depresyona girer ya da köşeyi döner. Zaten genelde kötü sonuçlarda suçlayacak birini bir şeyi bulurlar anne, baba, Romeo, juliet belki de kader suçludur. Fakat mantık adamı önceden düşünmek zorundadır. Her olasılığı hesaplayıp artıyı eksiyi topladıktan sonra kafasında bir sonuca varır. Güzel akıllarıyla buldukları bir sonuçtur ona ihanet edemezler mantık adamları berbat bile olsa bu benim kararımdı ve sonuçlarına katlanmalıyım der acı çekerler. Sonuç iyi olursa işte o zaman mutluluk ikiye katlanır ‘ben buldum ben buldum’ mutluluğu eklenir birde üstüne değmeyin keyfine. 
Şu kibir olayına gelince kastettiğim sanki mantık adamlarının ‘ben düşünüyorum siz duygu adamları bodoslama aklınıza geleni yapıyorsunuz dürtülerinize göre hareket ediyorsunuz’ şeklindeki düşüncelerinden kaynaklanan hafif bir küçümsemedir. O açıdan bakınca öyledir ama duygu adamlarının da kafası daha bir rahattır hemen karar ver sonra iyi olursa sevin, kötü olursa suçu başka yerde bul sanki rahat gibi bir de kendine mantık adamı sanan duygu adamları ve duygu adamı sanan mantık adamları vardır ki onların durumu komple karışıktır. Kendi aklıyla kendi kendine karar vermek ama sonra başkasını suçlamak gibi ya da düşünmeden karar verip sonra kendini suçlamak gibi karmaşık sonuçları olabilir. karar verme ile alakalı kafasını karıştırmak isteyenler 'mr nobody' filmini izleyebilir. Ben mi? Ben tam bir mantık adamıyım.
                                                      
                                                      MARCEL

SEVMİYORUM ARTIK KİŞİSELLİKTEN KALKIYOR


    İnsanların kişisel düşüncelerine saygı diye bir teorem siliniyor gibi hatta yok olmak üzere...
Toplumumuzun en önemli sorunlarından biri sevmeme hakkı vermemek.Kişi birini seviyorsa oda onu sevecek mecbur buna.Hayır yani egonu okşamak zorunda mı? Seninle ilgilensin oyuncağın olsun dediğini yapsın diye mi seviyorsun ? He onun 
için seviyorsan sevme ayıı diyesim geliyor hatta kalbini söküp eline veresim(biraz sadist olduğum doğrudur:D)Bide üstüne dünyanın en kötü varlığı gibi algılanıyoruz 
ya sevmediğimiz için orada sen ne dersen de bitmiştir konu şeytana yol gösterecek insan olarak görmeye başlamıştır..bide o senin için çabaladı uğraştı ama sen ona karşılık vermedin diye kötüsün .. hayır kim dedi çaba harca diye bir bunun açıklamasını ateistler bile yapamaz ikincisi her sevgi karşılıklı diye bir şey yok bu olguyu yok etmek gerek hatta direk o beyin sökülse oda yeridir :D



   
 Bu sorun sadece aşk değil arkadaşlık da, iş ortamında ve toplumun her alanında yer alan bir problem.Birileri bir şeyi sevmeye bilir sebepli veya sebepsiz bu onun düşüncesi ama nasıl bir kafa yapısına sahipse o kişiler bildiğin köle muamelesi ile düşüncelerini yönetmek zorunda,senin düşüncen olamaz ona göre.. Saçma hatta saçmalığın daniskası kimse hissetmediği bir şey yüzünden suçlu olamaz arkadaşım.. Kendi hayatını yönetemiyorsun diye başkasının hayatını yönetemezsin ki duygularını hiç yönetemezsin..Bu konuda fazla doluyum genelde bu olgu egoistler de var  hayır egonu şişirmişler ne yani balon icat edildi de iğne icat edilemez mi ne için var? :D Sizin gibi insanların egolarını indirmek 
için (bu arada arkadaşlarım aşırı sivri dilli olduğumu söyler ayıptır söylemesi :D ) var.Neyse konudan sapmadan konunun özeti bu neyin kafası ? Bu insanların hiç bir zaman anlamayacağım ve onlarında hiç bir zaman düzelemeyeceği ortada o zaman sabır 
bize Ya Rab der noktayı koyarım .

not: edebiyle sevenlere lafım yoktur.. bu yazı illa beni sevecek başkasını sevemez diyenler için özellikle sinirle yazılmış bir yazı .


                                                                                                                                          MİA..

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Bir Yerde Bir Güzellik Varsa Herkes Onu Yok Etmek İster Başaramazlarsa Güzellik Kendi Kendini Yok Eder


Güzel… Güzel olan her şey... bir güzellik kolay kolay oluşmaz. Oluşması için beklemek anlamsızdır.  Beklenmeyen bir  anda oluşur. Başlar her şey. O kadar güzeldir ki önce benim olsun dersin. Şanslıysan senin olursa bu gerçek olamaz dersin. Bu bir rüya … uyanmak istemezsin o rüyadan. Sonsuza kadar benim olsun dersin sonra. Hiçbir zaman dilimi yeterli değildir. Hepsi kısadır. Geçen zamana öyle üzülürsün ki anı kaçırırsın. Bu aşamada güzel olanı bozmak isteyenler ortaya çıkar çünkü ona sahipsindir, o güzeldir. Başkalarının sahip olamayacağı kadar güzel… dış faktörlere karşı kazanılan her zafer bir şeyler kattığı gibi bir şeyler alır götürür güzel olandan. Saflığını götürür. İlkliğini götürür. Gizliliğini götürür. Eğer hiçbir şey zarar veremezse ona o zaman güzelliğin kendi iradesi girer devreye. Seni bu kadar güzel bir şeye sahip olmaya değer görmez. Evrende onca insan varken neden gelip seni buldum der. Bunu hak edecek ne yaptın ki. Sonra güzel olan terk eder geri dönmemek üzere ve bu sefer yapacak bir şey yoktur. Hiçbir şey sonsuza dek sürmez ama güzel daha bir kısa sürer sanki. 
                                              
                                                      MARCEL

6 Temmuz 2013 Cumartesi

YAZ ! YAZ ! YAZ !

Yaz! Yaz! Yaz!


Yaz esintisi giyimde neler gösteriyor..
Bu yaz görüleceği üzere oldukça havalı bir yaz esintisi var bayanlarda :) uzun tül etekler,mini etekler,jeanlar,şortlar,sandaletler,havalı gözlükler ve daha bir sürü şey...hayal gücünü biraz resme dökelim
o zaman bakalım yazdan kareler neler? :)

desenlerin renk kattığı etekler




sandaletler

neon renkte şortlar

gözlüklerde renk işleme 

desenli saten pantolonlar

neon renkte takılar 

kıvrılmış jeanler ve vazgeçilmez oxford ayakkabıları

çok mu çok takılar

yuvarlak gözlükler

neon renkte elbiseler

 

şekilli ve hoş mu hoş sırt dekolteleri :)


altın kemer bu sene sık gördük ve görmeye de devam edeceğiz gibi


zikzak etekler

çizgili veya kareli gömleklerimizi artık jeanlerin içine sokuyoruz 

aslında bu yaz en çok gördüğümüz renklerin karışımı özelliklede bu yaz turuncu, lacivert,mavi ön planda olan renkler arasında .


                                                                                                                     MİA..

4 Temmuz 2013 Perşembe

VIKTOR & ROLF 2013 İLK BAHAR VE YAZ KOLEKSİYONU

  Beyaz ve siyahın vazgeçilmez olduğu bir kez daha kanıtlanmış.Bunun yanı sıra yazın metalik renklerin de baya ön planda olacağını göstermişler tasarımlarında.Tül bu sezonda göreceğiniz üzere aşırı rağbette modacıların çoğu Viktor&Rolf gibi tasarımlarına yansıtmışlar.

  Koleksiyonda beyaz ve  siyah dışında bej ve pudra renkleri gibi açık ve hafif tonlara yer verilmiş.Klasik kesimler ve yüksel belde bu yaz devam edeceğini göstermiş.






  eğer defilesini görmek istiyoruuummm diyorsanız buyrun efendim videosu :)



                                                                                                                            MİA..

Türk Modacılar



  İlk başta moda tasarımcıları olarak ülkemizi ele almak istedim.Peki kim bu ülkemizde makasıyla kumaşa sanat yapan ünlü modacılar bunlara bir göz atalım.

  Dilek Hanif: 1962 doğumlu olan dilek hanım modaya 90 yıllarda kurmuş olduğu 'Dilek Hanif Line' ile modern kadın stili yansıtan bir tarzla sektöre katılmıştır.Türkiye'de bir çok ünlü ismi giydirmiştir.İlk defilesini 2002'de gerçekleştirmiş olan Hanif ikinci defilesini de 2004 tarihinde Paris Haute Couture moda haftasında gerçekleştirerek ‘couture’ koleksiyonunu burada ilk sunan Türk tasarımcı unvanına sahip olmuştur.



  Atıl Kutoğlu:Ünlü başarılı markalarla başlamıştır modacılığa.Dünyanın yaklaşık 11 ülkesinde yer aldığı tasarımlarıyla büyük beğeni toplamıştır.Ayrıca Jessica Alba ve Naomi Campbell gibi ünlü isimlerde müşterileri arasındadır.



  Yıldırım Mayruk:İddialı ve istikralı olan Mayruk çocukluğundan beri moda tutkusunu şapka yaparak hayatına aktarmıştır.Daha sonraları diktiği kıyafetlerle de ünlü modacılar arasında yer almıştır.



  Erdem Moralıoğlu:2005'te markasını kuran Moralıoğlu,Ryerson Üniversitesi ve Royal College of Art’ta eğitim görmüştür.Yaptığı kapsül koleksiyonuyla ‘British Fashion Fringe’ ödülünü kazanmıştır.Bir çok yabancı ünlülerde müşterileri arasındadır.



   Gamze Saraçoğlu:Moda Tasarımcıları Derneği’nin yönetim kurulu üyesidir.2004 yılında kurduğu ‘Gamze Saraçoğlu Fashion Design Studio’ markası ile birçok Avrupa ülkesinde tasarımlarıyla yer almıştır.Ayrıca ünlü markalarla da çalışmış bulunmaktadır.



  Hüseyin Çağlayan:Kıbrıs doğumludur 1982'de ailece İngiltere'ye göç etmişlerdir.1993'te Londra'da bulunan 'Central St. Martins College of Art and Design'dan mezun olmuştur.2006'da İngiliz Şövalyelik Nişanı ile ödüllendirildi.Çağlayan’ın müşterileri arasında Michelle Obama ve Lady Gaga gibi isimler bulunuyor.



  Arzu Kaprol:Mimar Sinan Üniversitesi mezunu Beymen Academia ödülü sahip başarılı bir tasarımcıdır.Fakat Türkiye'de ki başarısını yeterli görmeyip Paris American Academy’e devam etmiştir.Müşterileri arasında bir çok ünlü yer almaktadır.



  Hakan Yıldırım:1970 doğumlu olan Yıldırım,Mimar Sinan Üniversitesi Sahne Dekor  Kostüm Bölümü'nden mezun olmuştur.Moda dünyasına adını Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilediği Osmanlı defilesiyle duyurmuştur.



  Bahar Korçan:Moda Tasarımcıları Derneği Başkanı'dır.Küçük yaşlarda modaya olan ilgisi sayesinde Parise gitmiştir.Orada Vitali Hakko ile tanışarak çalışmalarına başlamıştır.



  Özlem Süer:1968'de İstanbul'da dünyaya gelen Süer,Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümü'den mezun olmuştur.Tasarımın yüzde 50 sanat, yüzde 50 endüstri olduğunu söyler.Küçük bir atölyede başlayan hayatı şimdi 'Özlem Süer House Deluxe’da devam etmektedir.


  Cemil İpekçi:İngiltere’deki Royal Academy of Art akademisinden mezun olmuştur.Pırlanta tasarımlarıyla oldukça ünlüdür.Bunun yanı sıra Türk Anadolu Kültürünü işleyen çalışmalara da yer vermektedir.




  Cengiz Abazoğlu: Modaya olan tutkusuyla bilinen Abazoğlu, önce yardımcı stilistlik yaptı, ardından da
haute couture atölyesi açarak işine devam etmiştir. Türiye’de de birçok ünlü ismi giydiren Abazoğlu, Kanal D ekranlarında yayınlanan ‘Bana Her Şey Yakışır’ isimli televizyon programında yer almaktadır.



  Özgür Masur:1979'doğumlu olan Masur genç başarılı modacılardan biridir. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Sanatları Bölümü’nde eğitim görmüştür. İTKİB’in düzenlediği Genç Tasarımcılar yarışmasında üçüncülük ödülünü almasının yanı sıra katıldığı birçok yarışmadan da dereceyle ayrılmıştır.Parkinson hastalığından etkilenerek oluşturduğu ilk koleksiyonu olan ‘Den Den Hayatlar’ ile dikkati üzerine çekip ünlü modacılar arasında yer almıştır.



  buradakiler sadece bir kısmıdır yazamadığım bir çok tasarımcı var onları da ilerde kendi tasarımlarıyla yayınlamaya çalışacağım.. :)




3 Temmuz 2013 Çarşamba

MODA NEDİR ?




     Moda ile ile ilgili paylaşımlar yapacaksam ilk önce modanın ne anlama geldiğini bilmemiz gerektiğini düşünüyorum.O zaman sözlük olarak ne anlama geldiğine bakalım.TDK'ya göre moda; Belirli bir süre etkin olan toplumsal beğeni, bir şeye karşı gösterilen aşırı düşkünlük demekmiş.Peki topluma göre yani bizlere göre moda nedir? Bizlere göre ise toplumun periyodik olarak aktif beğenisidir.Kendime göre moda ise kişinin zevki tasarımıdır.Moda aslında eskiyenin yerine aynısın alınmasıyla değilde farklısının istenmesiyle başlamıştır.Moda kavramı ilk olarak da 1900'lü yıllarda kullanılmaya başlanmıştır.
   
    Peki moda deyince akla ilk giysi gelir tabi görüşlerimi genelde giysi üzerine belirticim ama sadece moda bununla mı kısıtlı ? Tabi ki hayır.Bir çok alanı var modanın örneğin;dekorasyon tasarımları, tiyatro,sinema vb. bir çok alan.Tabi ayrıca bende elimden geldiğince diğer alanlarda da paylaşım yapmayı da düşünüyorum..^__^ Moda günümüzde pahalı ürünler olarak da algılanıyor ama ben buna katılan birisi değilim.Kişinin kendisine yakışan belirli tarz üzerinde ki her şeyin moda olabileceğini savunanlardanım.
   
    Modanın tanımı hakkında görüşlerim bunlardır eksik veya yanlış bir bilgi varsa beni de bilgilendirirseniz sevinirim ^__^
  

                                                                                                                                         MİA..

BENİ ARA


 Bence bu bir insanlık dramı, vahim içler acısı bir durum, insanlığın derin yarası. Neden seni aramak zorundayım ben arkadaşım. Bu konuda çok doluyum. Hayatım boyunca yaşadığım bir sorun. Ben bırak seni aramayı sen aradığında telefonun açmak istemiyorum. Şimdi olaya açıklık getirelim. Burada kastettiğim kişi sevmediğim insanlar değil aksine sevdiğim insanlar.

 Tip 1 insanın düşüncesi:  herkes birbirin aramak zorunda çünkü öyle sebebi yok. Buna yorum dahi yapamıyorum. Ben neden ortada hiçbir amaç yokken insanlarla sadece sesten oluşan bir iletişim kurayım? Dikkat bu tip insan ararken kendide keyif almıyor sadece ödev bilinciyle insanları arıyor.
Buna örnek benim arkadaşım okuldan evli ve haftada iki kez kayınvalidesini arıyormuş. Ben tabi şoka girdim saf bir şekilde neden ya ne amaçla dedim. Cevap belli öyle aramam lazım aramazsam hiç aramadın derler küserler  falan sorun olur dedi.

 Tip2 insanın düşüncesi: ama ben özlüyorum konuşmak istiyorum. Tamam daha makul peki neden karşı tarafa özlememe hakkı vermiyorsun. Ya da özlemenin tek belirtisi telefon açmak mı? Bu insan konuşmaktan keyif aldığı kişileri arar. Ama karşı tarafın onu reddetme şansı yoktur direk küser

 Tip3 insanın düşüncesi: sevgi sadece aramayla ölçülür. Arıyorsa seviyor aramıyorsa sevmiyordur. Arama sıklığı da sevgi seviyesi… bu duygusal bir insandır sevimlidir iyidir hoştur ama uzun vadede bu da küser

 Tip4 insanın düşüncesi: bağımız kopmasın! Kasan insandır hiç çekilmez koala gibi yapışır diğer tüm tiplere derdini anlatabilirsin ama buna asla saplantı haline getirir telefonu açmazsan onu artık görmek istemediğini her şeyin bittiğini düşünür.

 Ben ve benim gibilerin düşüncesi:  telefonla konuşmayı sevmiyorum. Herkesten anlayış göstermesini bekliyorum gibi son derece masumane ve en doğal hak.  İnsanın sevgisi aramakla ölçülemez ve telefonla konuşularak özlem giderilemez.  Bu baskılar yüzünden telefonun icad edildiği güne söven biri olarak yine de bunu kendi asosyaliğime bağlayabilirim. Beklide gerçekten herkes birbirini aramalıdır böyle amaçsızca fütursuzca…..


 Şöyle sıkıca sarılmanın yerini ne tutabilir ki… 

                                                               MARCEL

2 Temmuz 2013 Salı

BAŞLANGIÇ OLARAK...

Ben marcel önce blog açma hikayemiz: sevgili arkadaşım mia ve benim
-blog açalım mı beraber ?
-olur

Şeklindeki kısa ve öz diyalogumuzun ardından (teklif den mia dır) iki dakika içinde karar verip başladık ve işte ta daa buradayız. Zaten burada hakkımızdaki her şeyi ve her şey hakkındaki bizi anlatacağız zamanla.kısa  özet geçeyim madem tersten gittik devam edelim öyle mia ve ben nerden tanışıyoruz ? okuldan efendim liseden lise son sınıfın son demlerinde keşfettik birbirimizi. Normal insanlar ‘bak tatlım mutlaka görüşelim tamam mı aramazsan küserim’ şeklinde ayrılırken biz ‘bro ararım aramam belli olmaz özleyince görüşürüz bir ara’ tipinde ayrıldık kasmadan iddasız fakat öylemi oldu yooo asla ayrılmayız dediğimiz tipler yok şimdi. Bana gelelim ben psikoloji okuyan düşünmek dışında neredeyse hiçbir şeye yeteneği olmayan biriyim. Her şeyden biraz yapabilen tiplerdenim. Tek bildiğim standart dışı olduğum. Normalde bir arada durmayacak özellikle bünyemde bulunduruyorum. Tüm bunları anlatmak için bolca zamanım ve anlatacak çok şeyim var. Mia ile beraber farklı tellerden çalmaya başlıyoruz. 

Açılış Konuşması Mia..

                                        
     Merhaba ben mia albino olmaya yakın kıl payı kurtulan kişi.Ankara Üniversitesin'de okumaya çalışıyorum tez zamanda bırakmam temennisiyle tabi ki Moda Tasarımı Bölümü'ne geçiş yapana kadar.. Moda tutkunu olan birisi değilim sadece ben çizmeye hayalimdeki tasarımı kağıda oradan da silkip canlandırmaya niyetli olan kişiyim.Buradan da anlaşılacağı üzere modanın dilinden konuşacağım^__^ Ama gel görelim ki benim dilimi sadece moda tutamaz her alanda elimden geldiğince çenemi düşürene kadar konuşmayı düşünüyorum..TVXQ ve BigBang karşımı bir fanım yani tercümesi KPOP hayranıyımdır.Ayrıca siyah rengin asilliğinde boğulurum.Baktım da beni benden iyi tanıdınız bu kadar yeter benden biraz da Marcel'a gelelim..

   Marcel liseden arkadaşımdır kafalarımız bildiğin kopyala yapıştır misali desem her şeyin özeti olur :) Marcel'da moda dışında ne varsa yazmayı düşünüyor hiç ilgi alanı değildir ama olacakkk bir gün herkes modayı sevecekkkk :) kısacası altaki resimde de göreceğiniz üzere size bu ütopyoda navigasyon görevi göreceğiz.. böylece marcel ve mia'nın hikayesi başlamış olur...


                                                                                                               MİA..